ŞİLE ATATÜRK YOLU
Ata’mızın Şile ziyaretinde en önemli ve anlamlı yeri olan o zamanki adı “Cankurtaranlar Koğuşu”, şimdiki “Tahlisiye İstasyonu” nun çalışan bir yetkilisi İstasyon Reisi olarak 2004 yılında kaleme aldığım bu yazımı, Şile Sivil İnisiyatifi aracılığı ile yeniden paylaşmak istedim.
Yıl 1881, yer Selanik, mutlu bir ev, Ali Rıza Bey’in kucağındaki bebek güneş sarısı saçları, gök mavisi gözleri ile pırıldayıp, Türkiye Cumhuriyeti’nin İstiklal ve Hürriyetini müjdeliyor sanki.
Öğretmeninin adını verdiği çalışkan Mustafa Kemal tarlalarda kargaları kovalıyor, bir asker disiplini içerisinde… Ve ilerliyor Mustafa Kemal’imiz. Askeri okul, Harp okulu ve genç teğmenimiz, idealist yüzbaşım, garp cephesi komutanım Karadeniz’i baştanbaşa, batıdan doğuya aşacak kadar da yılmaz bir denizci. 16 Mayıs 1919 da İstanbul’dan yola çıktıkları “Bandırma Vapuru” ile Şile açıklarından gündoğusu rotasına ilerlerken Şile Fenerimiz Ata’mızı taşıyan Bandırma Vapuruna 22 deniz miline (40 km) ulaşan kol ışıkları ile batıda İstanbul boğazı çıkışından, doğuda Kefken adasına kadar refakat ediyor, bu yolculuğuna Şile şahittir.
19 Mayıs 1919 Samsun’a ayak basış Anadolu’dan milli mücadelenin başlatılması Ulu Önder Ata’mızın komutası ve önderliğinde.. İstiklal savaşımız, Anafartalar, Çanakkale geçilmez. Sakarya ve Dumlupınar meydan muharebeleri, düşmanın İzmir’den denize dökülmesi ve 29 Ekim 1923 genç Türkiye Cumhuriyeti, Reis-i cumhurumuz Mustafa Kemal ATATÜRK..
Milli mücadeleye katılan Gazi Paşa’mız ATATÜRK ve tüm silah arkadaşlarının Gazi ve Şühedaların ruhları şad olsun! Kendilerini saygı ve rahmetle anıyoruz…
Genç Türkiye Cumhuriyeti’mizin muzaffer komutanı, yıldırım orduları başkumandanı, Reis-i Cumhurumuz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, İstanbul’da bulunduğu günlerde Şile’mizi ziyaret etmek istiyor. Tarih 10 Ekim 1932, Ata’mız bu seyahate sade bir heyet ile katılıyorlar, yanlarında muhterem zevceleri, yaverleri ve az sayıda eski silah arkadaşları bulunuyorlardı. Ata’mız Şile istikametine doğru yola çıktığında güzergâh olarak Üsküdar Selimiye’den başlayıp, Çamlıca-Dudullu-Alemdağ ve Taşdelen yolunu takiben orman yollarından Ömerli’ye ulaşmış, yine orman yollarını izlenerek Üvezli-Heciz-Kalealtı-Erenler ve Ahmetli köy yollarını takip ederek Ata’mız ve heyeti Şile’ye varmışlardır.
Ata’mızın Şile’de tarif üzerine vardığı ilk yer Şile tersanesidir. Nedeni ise; çünkü Ata’mızın Şile’de görmek ve kutlamak istediği Cankurtaran efradı ve tayfaları, yani Tahlisiyecilerin tersanede bulundukları zannediliyordu. Atatürk ve heyeti Şile tersanesine ulaştıklarında bir grup çocuğun denizde yüzdüklerini ve oynadıklarını görmüş, bu çocukları yanına çağırarak oyunlarına iştirak etmiştir.
Ata’mız tersanede gördüğü Şile çocuklarına bir takım sorular sorup güzel cevaplar alınca başlarını okşayarak her birine 1’er lira para veriyor. Ardından Ata’mız çocuklara “siz cankurtaranların yerini bilirsiniz” deyince, çocuklar “tabi ki biliyoruz” şeklinde cevaplayarak kollarını uzatıp o yönü gösterirler, hemen sudan çıkıp giyinerek yola çıkılır.
Ata’mızı tersanede karşılayan çocukların içinde Rahmetli eniştem Ahmet Erge’de vardır. Ata’mızı Şile’de ilk defa karşılayan çocuklar grubunu ve eniştemi rahmetle anıyorum…
Ata’mız ve beraberindeki heyete yol gösterenler tersaneden çıkıp taş mektebi ve çarşıyı takip ederek şimdiki İş Bankası’nın köşesindeki patikadan inerek 1867 yılından bu yana aynı yerde bulunan Şile Tahlisiye İstasyonuna varırlar.
Ata’mız cankurtaran koğuşunda kaptan efendiler, reis ve tayfalar tarafından pek sıcak karşılanır. ATATÜRK methiyelerini duyduğu, çok sayıda Türk ve ecnebi gemicilerin canlarını kurtarmış olan Cankurtaran efradından bilgiler alıp sorular sormuştur. Ata’mız Efendi kaptan ile Can Sandal Reis ve kürekçilerinin can kurtarma ile ilgili vermiş olduğu cevaplardan pek memnun kalıp, efrada takdirlerini sunmuşlardır. Ata’mız din-dil-ırk ve bayrak gözetmeksizin Türkiye Cumhuriyeti devleti adına yapılan can kurtarma faaliyetlerinde cankurtaran efradına başarılar dileyip tekrar tekrar takdir etmişlerdir.
Ata’mıza bir de can sandal manevrası sunulmuştur. Bu manevrada denizde tehlikeye maruz kalan yelkenli teknelere can kurtarmaya giden 5 çifte can sandalı iskeleden denize fora edilip, can sandal reisinin emir ve komutasında kürek çekip manevra icra etmişlerdir.
Ata’mız pek mahirane yönetilip, kuvvetli kürek çekilerek manevra yapan can sandal tayfasına takdirlerini sunmuştur. Ata’mızın tahlisiye ziyaretine Şile halkı da iştirak etmiş, çarşı esnafından Aşçı Aziz usta ayran ikram etmiştir. Yine çarşı esnafından kahveci Hüsnü amca (Üçüzlerin kahvesi) küllü ateşte pişen bol köpüklü kahveyi ikram etmiştir.
Ata’mız Şile Tahlisiye ziyareti esnasında, cankurtaran tayfası içinde bir söylentiyi duyup öğrenmek için sorar. Efendi kaptan “Gazi paşam, bir doğum müjdemiz var” diyerek cankurtaran tayfasından Atıf Bey’in bir erkek çocuğu olduğunu söyler. Ata’mız pek sevinir ve ardından adının Ahmet olmasını ister, bu istek kabul edilir.
Bebeği tanımak ister misiniz? Emekli terzi Hacı Ahmet Altay, yaşı uzun olsun efendim…
Atatürk, cankurtaran koğuşuna ulaşılan yolu beğenmeyip bu durumu, efendi kaptanlar ile konuşarak maliyeti hakkında bilgi ister. Çarşıya dik olarak çıkılan bir yol yapılmasını ve hemen başlanmasını ister.
Ata’mızın emir ve talimatlarına uyulup gerekli hazırlık, istimlak ve imarın çıkarılmasının ardından şimdiki merdivenli yol yapılır. 1934 yılında hizmete giren merdivenli yolumuz “ATATÜRK Yolu” diye anılmaktadır.
Atatürk cankurtaran tayfasına yaptığı ziyaretten pek memnun kalıp, Şile halkı ve ileri gelenleri ile de sohbetler yapmıştır. Aynı zamanda Şile Fenerine de bir ziyarette bulunmuştur. Fener’den etrafı ve Karadeniz’i ilgi ile seyretmiş ve mahalle halkı ile de sohbet etmiştir.
Rahmetli babamın da mahallenin genci olarak ilgi ile izlediği görüşmede, babam Atatürk’ün fazla uzun konuşmadığını, kısa konuştuğunu ifade etmişti.
Atatürk’e ayran ikram eden Merhum Aşçı Aziz usta iki bardakla Ata’mızın karşısına geçmiş, ayranı bardaklara koymuş ve ilk önce kendisi içerek zehirli olmadığını göstermiştir. Atatürk çevresine çok zeki olduğunu ifade etmiştir.
Ata’mız karayolundan geldiği Şile’yi denizden terk etmek ister, hazıklıklar yapılır. Ata’mızı almak için İstanbul’dan gelen özel bir zat-a ait Söğütlü yatı Şile adaları (maşatlık) üzerinde demir atıp bekler. Ata’mız akşamüzeri tersaneye gelen Söğütlü yatının piyade servis filikasına mahiyeti ile birlikte binerek kürekçilerin gayretli kürek çekişleriyle yata güvenle ulaşır. Gün batımı ile birlikte demir alan Söğütlü yatı kıymetli misafiri Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ü alarak Şile’den ayrılıp, Şile deniz fenerinin uzaklara ulaşan ışıklarının güvencesinde gün batımı yönünde seyir yaparak İstanbul’a varır, Dolmabahçe rıhtımında karaya çıkılır…
Atatürk Şile ziyaretinden 73 ay sonra 10 Kasım 1938 de Dolmabahçe sarayında ruhunu teslim ederek Hakkın rahmetine kavuştu, mekanı cennet olsun…
Sabri Trabzonlu – Ekim 2021
Kaynakça:
- Tahlisiye jurnali
- Emekli Tahlisiyeciler; Duman Ali, Duman Mustafa, Uzun Dayı, Bekir Kaptan, Talip Kaptan, Basri Kaptan, Atıf Amca, Derviş Dede, Eniştem ve Babam
Telif Hakkı © 2024 şile sivil inisiyatifi - Tüm Hakları Saklıdır.